Basında Biz
Prof. Dr. Engin Çakar TV8’de yayınlanan Günaydın Doktor programında Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu ve Ceyda Düvenci’nin konuğuydu. Programda inme, felç, beyin hasarı, robotik rehabilitasyon ve nörorehabilitasyon üzerine konuşuldu.
İnme Sonrası Robotik Rehabilitasyon ve Nörorehabilitasyon
Prof. Dr. Engin Çakar TV8’de yayınlanan Günaydın Doktor programında Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu ve Ceyda Düvenci’nin konuğuydu. Programda inme, felç, beyin hasarı, robotik rehabilitasyon ve nörorehabilitasyon üzerine konuşuldu.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Evet Günaydın Doktorda çok önemli bir konu ve çok değerli bir konuğumuz var. Prof. Dr. Engin Çakar bizlerle kendisi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı. Hoş geldiniz.
Prof. Dr. Engin Çakar: Sağolun, Teşekkürler.
Ceyda Düvenci: Nasılsınız?
Prof. Dr. Engin Çakar: Çok teşekkürler. Siz nasılsınız?
Ceyda Düvenci: Çok teşekkürler sağolun. Şimdi bu bölüm biraz Onur’un bölümü o yüzden ben sizi dinliyor olacağım.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Aslında bir şey söyleyeyim mi? Herkes can kulağıyla bizi dinlesin daha doğrusu Engin Çakar’ı dinlesin. Neden? Çünkü çevremizde artık yaşlılık çok olağan hale geldi. Eskiden 70 yaşa gelince oo çok yaşlandım falan dediğimiz artık orta yaş öyle olunca da damar hastalıkları herhalde biraz daha fazla gözükmeye başladı algısı da artmaya başladı ve inme, beyin kanaması, felçler şimdi bugün onlardan bahsedeceğiz. Nedir bunlar?
Prof. Dr. Engin Çakar: Aslında çok güzel bir konuya değindiniz. Ben buna bir eklemeyle devam edeceğim. İnme. İnme beyin kanaması veya beyin damar tıkanıklığına bağlı oluşan beyin dokusunun beslenememesine bağlı oluşan sonuçlar.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Evet.
Prof. Dr. Engin Çakar: Yaşlılar kadar gençlerde de var. Oran yüzde yetmişe otuz yani yüzde yetmişi hastaların 65 yaş üstü yüzde otuzu 65 yaş altı. Ancak 65 yaş altı nüfus çok olduğu için artık biz çocukluk döneminde yirmili yaşlarda, otuzlu yaşlarda, kırklı yaşlarda o kadar çok inme görüyoruz ki dolayısıyla da hani kesinlikle artık tüm toplumu etkileyen bir hastalık olarak düşünmek lazım. Sebepleri çok fazla bunları da yavaş yavaş konuşabiliriz.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Evet gerçekten aslında ben biraz yaşlılık hastalığı dedim en azından biz bu lafları hep yaşlılar da duyardık ya…
Prof. Dr. Engin Çakar: Evet evet.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Onun algısı var aslında o algıyı değiştirmek lazım. Herkes de her an olabilecek bir şey.
Prof. Dr. Engin Çakar: Misal bir örnek vereyim. 28 yaşında genç bir kız bunu geçirmiş. 1 yıllık evli bir hayali var eşiyle birlikte çocuk sahibi olmak istiyor. Bu adı üstünde inme, hayata iniyor yani hayata felç geliyor aslında hastaya gelmiyor.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Kesinlikle.
Ceyda Düvenci: Bomba gibi düşüyor.
Prof. Dr. Engin Çakar: Dolayısıyla da tedavisi çok önemli. Dünya’da da bu alanda çok gelişmeler var biliyorsunuz. Artık hani Anadolu demeyelim İstanbul’da bile hala şunu yaşıyoruz hastaya inme geliyor yani felç indi deniliyor ondan sonra bir akut dönem geçtikten sonra “evine götürün dinlensin bir kendine geliyor mu diye bakalım” deniliyor. Bu çok yanlış yani hastanın hemen ilk 3.-4. gününde beyin kanaması ise ameliyat olduysa işte gene 3 ila 7. gününde. Onları siz de iyi biliyorsunuz.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Evet.
Prof. Dr. Engin Çakar: Hemen Fizik Tedavi Rehabilitasyon programına başlamak lazım. O dönem altın dönem. Hastanın tekrar eski fonksiyonlarına gelebilmesi için hiç zaman kaybına töleransımız yok o süre içinde.
Ceyda Düvenci: Şimdi ben kendimce kızımla yaşadığım yolculuktan şöyle bir bilgim var. Dolayısıyla da beyin kanaması geçiren çevremde insan olduğu zaman hep bu cümleyi kullanıyorum ne kadar doğru sizden teyit almak isterim. Fizyoterapi ile ilgilenen biri olarak ve bölüm başkanı olarak “Beyin öğrendiği bilgiyi bir sebeple anlık kaybettiğinde Fizyoterapi ile tekrar hatırlama şansı çok yüksek.”
Prof. Dr. Engin Çakar: Harika.
Ceyda Düvenci: Yani 100% kaybedilmiş bir bilgi olmuyor yürümek, konuşmak ve vs. Aslında bu bilgiyi bilmek bile beyin kanaması geçirmiş bir insana çok büyük bir motivasyon oluyor. Bu doğru bir şey mi?
Prof. Dr. Engin Çakar: Çok doğru. Beyin her zaman öğrenmeye açık yani şöyle söyleyeyim bizim ilk öğrencilik yıllarımızda hani beyinde kaybedilen doku gitmiştir geçmiş olsun şeklindeydi.
Ceyda Düvenci: Evet. Ya da beyin gelişimi 18 yaş maximum biter gibi inanışlar vardı.
Prof. Dr. Engin Çakar: Evet. Şimdi onlar tamamen değişti. Beyin dokusu da kendini rejane edebilen normal hücrelerin yanında yarın öbür gün yeniden bir şeyler öğrettiğinizde öğrenebilen rezerv hücreler var. Bunlara işte kök hücreler diyoruz.
Ceyda Düvenci: Anladım.
Prof. Dr. Engin Çakar: Beynin plastiste özelliği var. Yani beyin esnek her zaman öğrenebiliyor.
Ceyda Düvenci: Evet.
Prof. Dr. Engin Çakar: Dolayısıyla da beyin kanaması geçirdi. Burada bir kaç olay birlikte oluyor. Bazı dokular evet kaybediliyor bazı dokular da etkileniyor hafif etraftaki ödemden veya şiddetli ödemden. Yeniden iyileşme sürecinde kaba taslak tabirle ne iş yapacağını tam kestiremiyor sersemlemiş halde duran hücre gibi diyelim.
Ceyda Düvenci: Tamam.
Prof. Dr. Engin Çakar: Burada yeniden öğrenme çok önemli.
Ceyda Düvenci: İşte burada tam olarak Fizyoterapi neresinde oluyor bu sürecin?
Prof. Dr. Engin Çakar: Hemen hastanın yoğun bakımdaki ilk günlerinde ilk önce korumak için hani eklemlerinde kısıtlık olmasın, yatak yarası açılmasın, kollarında bacaklarında erken dönemde…
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Donma oluşmasın.
Prof. Dr. Engin Çakar: Bravo.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Donuyor yani. Gerçekten kaskatı kesiliyor. Bu sefer onu açmaya uğraşıyoruz.
Prof. Dr. Engin Çakar: Evet.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Ya ben burada çok acayip de 20-25 yıl öncesinden bahsedeceğim. Kendi hocalarıma da çok teşekkür ediyorum çünkü belki Nöroloji ana biliminin belki de Fizik Tedavinin tersine biz bir beyin kanamalı hasta geldiğinde ameliyat edelim veya etmeyelim hemen mobilize ederdik.
Prof. Dr. Engin Çakar: Harika.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Hasta yakını derdi ki “Ya hocam bunun sol tarafı felç tutmuyor. Nereyi mobilize edeceğız?” kaldıracağız. Yer çekimine karşı devirdaim.
Prof. Dr. Engin Çakar: Harika.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Yani o zaman düşünüyorum herkes bize tersti biz doğruyduk. Bize göre ama onlara göre de biz çok terstik yapmamamız gerekirdi.
Ceyda Düvenci: Peki beyin her gün değişiyor ve gelişiyor. Beyin üzerine araştırmalar Dünya çapında. Her gün yeni bilgiler geliyor. Hani bir anne olarak bana bile her gün yeni bir bilgi düşüyor. internet sayfaları araştırdığım sağlık sitelerinden. Kim bilir uzman doktorlara ne bilgiler geliyor. Bu nokta da Fizyoterapi meselenin neresinde? Çünkü sohbetimizin başında programın ilk bölümünde sizinle şunu konuştuk ki beyin kanaması geçiren birinin hareket etmesi ve en azından üçüncü günden sonra hemen Fizyoterapi takviyesine başlaması aralıksız da bu takviyeye devam etmesi çok önemli. Beyin ile ilgili araştırmalar gelişirken beyin ile ilgili bulgular alınırken Fizyoterapi paralelde nasıl devam ediyor? Nasıl değişiklikler var?
NÖROREHABİLİTASYON
Prof. Dr. Engin Çakar: Aslında buna büyük resimden gidelim. Aslında bu yaptığımız şey Nörorehabilitasyon diyoruz.
Ceyda Düvenci: Tamam.
Prof. Dr. Engin Çakar: Fizyoterapi, Ergoterapi, yutma tedavisi, konuşma tedavisi hepsi bir bütün.
Ceyda Düvenci: Evet.
Prof. Dr. Engin Çakar: Dolayısıyla da hani Nörorehabilitasyon yani nörolojik hastalıkların rehabilitasyonu dediğimizde çok ciddi gelişmeler var. Tabi internette şöyle bir şey var yeni şeyleri ilk duyduğumuz yer internet olmakla birlikte yalan birçok haberi de çok sansasyonel bir şekilde…
Ceyda Düvenci: Tabi ki inanıp yanlış bir yere gitmesine sebep oluyor.
Prof. Dr. Engin Çakar: Bu da bazı hastaların malesef suistimal edilmesine zemin oluşturuyor.
Ceyda Düvenci: Peki doğru bir bilgiyi sizden alalım. Nörofizyoterapi de ne gibi gelişmeler var? Artık son yaptığınız müdahaleler nasıl?
ROBOTİK REHABİLİTASYON
Prof. Dr. Engin Çakar: Şimdi şöyle bütün bilimde ki gelişmeyle birlikte bizde de bazı gelişmeler kaçınılmaz bir şekilde oldu. Yeni dönemde hastanın erken hareket etmesini sağlamak için Robotik Rehabilitasyon diye bir alan oluştu.
Ceyda Düvenci: Açalım mı bunu biraz?
Prof. Dr. Engin Çakar: Tabi ki. Şimdi hastanın ilk gününden itibaren medikal durumu stabil olur olmaz hastayı Onur Bey’in de söylediği gibi ayağa kaldırmak yürütmek lazım. Ancak burada çeşitli sorunlarımız oluyor. Hastanın bir solunum tüpü olabiliyor veya da beslenme tüpü olabiliyor veyahutta tansiyon problemi olabiliyor. Bunlarla kol gücüyle mücadele etmek yerine şimdi robotik yatak diye bir sistem var.
Ceyda Düvenci: Hımmm.
Prof. Dr. Engin Çakar: Bildiğiniz yatağa robotik ayaklar eklenmiş sistem düşünün ama aynı zamanda hastanın tansiyonunu takip ediyorsunuz aynı zamanda ayaklarında ki kaslar güçlensin ve beyin erken gelen uyarılarla tekrar yürümeyi hatırlasın diye elektrik akımı verebiliyorsunuz. Böyle bir sistem düşünün.
Ceyda Düvenci: Yattığı yerde yani aslında ayakta mışçasına bir sinyal ve hareket kabiliyeti sağlıyorsunuz.
Prof. Dr. Engin Çakar: Bravo. Bunu yaparken de hastayı yavaş yavaş dik pozisyona getiriyoruz. Hastanın tolere ettiği açıda o gün duruyoruz. Diyelim ki 40 derecede tansiyonunda veya nabzında bir takım değişiklikler oldu orada duruyoruz ve hastayı o açıda çalıştırıyoruz. Buna gün gün açıyı artırarak hastayı tekrar dik pozisyonda ayaklarının yapabildiği kadarını kendisi yapamadığını robotik ayakların yaptırması şeklinde erken yürüme fonksiyonunu sağlamaya çalışıyoruz.
Ceyda Düvenci: Muhteşem bir şey bu.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Robot çok faydalı. Hastanın yani beynin o hafızası gitmiş orası ölmüşse kolyetral dediğimiz yani neden gelişmesin ve ne kadar da gelişir bir de onu soralım?
Prof. Dr. Engin Çakar: Evet. Bizde de şimdi hem havuz tedavisi hem de erken dönemde
yerçekimsiz yürüme sistemi var. Dolayısıyla hastanın diyelim ki kas gücü %10, %20 civarinda var ama gövdeyi dik tutabiliyor. Biz bu hastayı yerçekimsiz yürüme bandına alıyoruz
orada yer çekiminin %80’ni ne kadar azaltabiliyoruz. Dolayısıyla ay yürüyüşü gibi düşünün. Hasta ağırlığını %80 daha az hissediyor. Dolayısıyla o ayaklar o yükü kaldırıyor ve hareketsiz durmak yerine yürümeyi tekrar yapabiliyor hasta.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Ne güzel.
Prof. Dr. Engin Çakar: Burada hasta bunu yaptıkça biz yükü arttırıyoruz. Dolayısıyla bu arada hasta normal yürümeyi beyne tekrar başarılı bir şekilde sinyal gönderiyor. Hem kaslar güçleniyor hem de olacak eklemlerde ki donma veyahutta eklemlerdeki hasarlanma engellenmiş oluyor.
Ceyda Düvenci: Burada bir parantez girebilir miyim? Sadece belli bir yaştan sonra beyin felci ya da inme inmiş ya da işte beyin kanaması geçirmiş kişiler için midir bu tedaviler yoksa doğum esnasında beyin kanaması geçirmiş benim kızım öyle çünkü Serebral Palsi teşhisi konmuş bir çocuğa bu sistem iyi geliyor mu mesela? Çünkü öğrenilmiş bir bilgi yok orada.
Prof. Dr. Engin Çakar: Şimdi şöyle burada zaten yaptığımız işler emniyetli alanda işler. Yani bizim 4-5 kişi ile suboptimal bir şekilde kaldırıp iki kişi tutup bir yandan bacağını dizini stabilize edip, ayak bileğini tut öbür ayağı yaptır yerine biz bunu zaten biliyoruz bu faydalı. Robotik sistem bunun en optimal şekilde hasta zarar görmeden yapılmasını sağlıyor. Dolayısıyla deneysel bir şey yok. Ancak şu var hangi yaşa kadar bunları kullanabiliyoruz? Burada sistemler daha çok önce yetişkinler için geliştiriliyor.
Ceyda Düvenci: Anladım.
Prof. Dr. Engin Çakar: Daha sonra bazı sistemlerin çocuk versiyonları da var ancak burada da tabi bir alt yaş grubu var o sınırlara iyi uymak gerekiyor. Yoksa hani bu sistem olduktan sonra çocukta biraz daha detaylı daha küçük daha yönetilmesi zor parçalar olabiliyor. Kullanılmasında bir sakınca olmayacak. Çünkü bu bir deney değil normal fizyolojik yapılması gerekenin daha optimal yapılmasını sağlayan bir sistem.
Ceyda Düvenci: Nasıl bir fark oluyor? Tabi ki büyük şeyler vaat edemezsiniz ama yaşadıklarınızdan öngörerek neler değişiyor?
Prof. Dr. Engin Çakar: Aslında şöyle söyleyeyim o hani imkanlarla ilgili kısmı .
Ceyda Düvenci: Lütfen.
Prof. Dr. Engin Çakar: Şu an da Türkiye Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon alanında Dünyada örnek gösterilebilecek ülkelerden birisi. Böylece hastanın son noktada iyi olması sağlanmış olacak. Bunu şöyle düşünmek lazım bugün hasta o yarın biz olabiliriz. Onun için gelişmesi lazım. İmkanlar var ne sağlıyor? Kesinlikle hızlandırıyor. Kesinlikle kaybın az olmasını sağlıyor. Ama hani şöyle bir şey var olmayacağı oldurmuyor. Yani birtakım şeyler vardır belli bir oranlar var beyin kanaması geçirildiğinde ne yaparsanız yapın tüm girişimleri yapsanızda bir ölüm riski vardır. Bunu ortadan kaldırmıyor. Bu son nokta da devreleri atlattıktan sonra bağımsızlık oranını maxsililize etmek için bir yöntem. Bir kayıba uğramıyorsunuz olabileceğin en iyisini sağlamış ve hızlıca sağlamış oluyorsunuz.
Ceyda Düvenci: Beyin kanaması sonrası asla yürümez diye bir şey var mı?
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Asla yok.
Ceyda Duvenci: Di mi?
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Asla öyle bir şey yok. Hani doğru bildiğimiz yanlışlar var beyin açıldı bir daha iflah olmaz yok beyin kanaması geçirdi şöyle oldu beyin işte tıkandı böyle oldu. inanılmaz derece de yanlış bilgi var.
Ceyda Düvenci: Ben de aslında aynı fikirdeyim ama böyle bir inanış var.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Bugün aslında doğru bilgileri Engin hocamdan alıyoruz. Güzel bilgileri de alıyoruz ve burada sabırlı olsunlar. Sabır derken de ben bir şey sormak istiyorum yani burada hastalar gerçekten çok agresif oluyorlar. Çünkü daha önceden kalkıp herşeyi alabilen ne bileyim yürüyebilen bir insan birdenbire kolu tutamamaya başlayınca yanındakilere sarıyor.
Ceyda Düvenci: Evet, normal.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Ve istediğini yapamadığı içinde sinirleniyor.
Prof. Dr. Engin Çakar: Evet.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Konuşmayınca sinirleniyor. Şimdi burada bir psikiyatri desteği de var mı?
Prof. Dr. Engin Çakar: Bizim rutin her hastaya ve ailesine de bir psikiyatri desteğimiz her zaman var. Burada aile çok önemli.
Ceyda Düvenci: Çok
Prof. Dr. Engin Çakar: Biz bir şekilde hastanın durumunu yönetmeye çok aşinayız ama bazen aileyi yönetmek de çok zorlanıyoruz. Orada bir edit ediyoruz. Hasta mı aile mi? Aile ile biz konuşuyoruz kendimiz. Aşina olduğumuz bir durum olduğu için aileyi tedavi takımının bir parçası yapmaya çalışıyoruz. Burada zorlandığımız nokta da aileye de diyoruz ki psikiyatri bir destek hep beraber alalım. Niye? Çünkü hasta merkez biz bir takımız etrafında toplanıcaz. Evet hasta çok agresif uyanıyor hele hele farkında olup bir tarafını kullanamadığını görünce çok sinirli çok saldırgan.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Ket vuruyor zaten.
Prof. Dr. Engin Çakar: Evet.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Bir arada böyle bir bırakalım acaba hayatı bırakayım mı diye de öyle bir dönemden de geçen oluyor.
Prof. Dr. Engin Çakar: Ona da giriyor. Orada da sterilize edilmesi gerekiyor
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Tabi.
Prof. Dr. Engin Çakar: Onun için dediğiniz gibi çok sabırlı ve çok kararlı olmak lazım iyi sonuca ulaşılabiliyor.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Ceyda’nın sorusuna da bir örnek verir misiniz? Beyin kanaması geçirip de düzelen var mı gibi?
Prof. Dr. Engin Çakar: Bakın ben şöyle söyleyeyim.
Ceyda Düvenci: Hayır düzelen var mı diye bir şey demedim. Sadece süreçleriniz nasıl ilerliyor çünkü genel bir kanı var Onur’a da sorarak teyit almak istediğim yer oydu. Beyin kanaması geçiren asla yürüyemez asla eskisi gibi olamaz.
Prof. Dr. Engin Çakar: Öyle bir şey yok.
Ceyda Düvenci: Konuşmuyorsa asla bir daha konuşamaz gibi bir inanış var. Kendi kızımdan dolayı biliyorum bunu yani 8 yıldır da bu mücadelenin içinde olan bir anne olarak biliyorum. Ben hiç inanmıyorum asla kelimesine.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Harika çok güzel.
Prof. Dr. Engin Çakar: Harika.
Ceyda Düvenci: Beynin ölene kadar kendini geliştirdiğini düşünüyorum. Ölmek üzeresin yoğun bakımdasın bence beyin hala direniyor ve nöronlar, sinir uçları, üreme devam ediyor. Bence en hayata tutunan organ beyin.
Prof. Dr. Engin Çakar: Kesinlikle.
Ceyda Düvenci: Ben böyle düşünüyorum. Kızımda gördüğüm için böyle düşünüyorum. Dolayısıyla da bir uzman olarak siz bunu yaşayan ailelerin hiç ümidi kalmamış ailelere ki inme geçirmiş birinin agrasyonu ümitsizliği çok haklı. Bizi izliyor ise şu an da birileri onlara neler yaşıyorsunuz mesela asla diye geldi ama şu oldu çok önemli bir umut ışığı.
Prof. Dr. Engin Çakar: Çok basit bir örnek vereyim. Bir hasta da beyin dokusunu şöyle iki yarım küre olarak düşünelim. Bir yarım kürenin neredeyse tamamı erken dönemde hasarlı bir şekilde bir hasta.
Ceyda Düvenci: Yarısı yok yani beynin diyelim.
Prof. Dr. Engin Çakar: Yarısı yok normal de o dediğiniz bütün yakıştırmalar yapılmış.
Ceyda Düvenci: Evet.
Prof. Dr. Engin Çakar: Bu hastanın 6 aylık bir tedavi süreci sonrasında her zaman yeniyi öğrenmeye aç beyin yeter ki verelim yeter ki tekrarlayıcı bir şekilde bunları
devamlı bir şekilde yapalım.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Bir de mutlaka da aslında o sebebe getiren şeyleri de bir oturup test etmek lazım hani mesela kötü alışkanlıklar bu sebebe getiren. Yani beyin kanamasını oluşturan yegane şeyler yaşatan. Ne bileyim tansiyon yüksekliği dediğiniz gibi bir doktor kontrolünde olmamak ya bunlar çok önemli.
Prof. Dr. Engin Çakar: Bunları malesef hani görüyoruz.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Yaşıyoruz.
Ceyda Düvenci: Vücut aslında erken zamanda bir çok şeyi de ister
Prof. Dr. Engin Çakar: Kesinlikle %80 ni önlenebilir sebepler.
Ceyda Düvenci: Evet.
Prof. Dr. Engin Çakar: Yani beyin damar tıkanıklığı olsun beyin kanaması olsun %20 evet yani bazı yapısal faktörler var genetik hastalıklar var damarsal problemler var ama %80 ni tansiyon, şeker, hareketsizlik, düzensiz yaşam, stres bunlar gibi sebepler. Yani önlenebilir sebepler dolayısıyla da hani bazen malesef bile bile kötü lades oluyor.
Op. Dr. Onur Kulaksızoğlu: Evet tabi ki o kötü ladesten sonra da yine morellerini bozmasınlar istiyorum. Tekrardan canlı olabiliyorsunuz tekrardan yürüyememeye, konuşamayan insanların nasıl yürüdüğünü nasıl konuştuğunu görüyoruz. Ellerinize sağlık.